"Evet."
Hayatının yanlışı işte bu kelimeyle başladı. Dylan ile tanıştığı güne lanet ediyordu. Onunla evlendiği günden tiksiniyordu, ve şimdi oturmuş ağlıyordu.
Az önce en iyi arkadaşı Elizabeth gelip Dylan'ın onu aldattığını söylemişti. Hemde Elizabeth'le! Hayır! İntikam alacaktı. Kalktı. Elizabeth'e bir tokat attı.
"Evimden defol!"
Birkaç seniye sonra evde tek başınaydı. Ağlıyordu. Merdivenlerden yukarı koştu. Bu arda evin ön kapısı açıldı. İçeri Dylan geldi.
Emma yukarı fırladı. Yatak odalarına girdi. Çekmeceleri karıştırdı. Birkaç sene önce oraya koymuş olduğu silahı buldu. Dylan yatak odalarına girdi. Emma'ya arkasından sarıldı.
"Hoşçakal Dylan, seni hiç özlemeyeceğim!" dedi.
Bir hışım arkasını döndü ve tetiği çekti. Evet! Dylan tökezledi. Olduğu yere yığıldı. Emma eğildi. Dylan'ın dudağına bir öpücük kondurdu. Dylan gözlerini kapadı. Evet! Herşey bitmişti. Dylan'ın hayatı, Emma'nın kariyeri, intikam planı...
Emma, elinde silahla merdivenleri usulca iniyordu. Bir yandan da göz yaşlarına engel olamıyordu. Az önce ne yapmıştı öyle? Üstelik şimdi kaçması da gerekiyordu. Birkaç saat sonra evi polis dolacaktı. Evinin ön kapısını açtı ve dışarı baktı. Dolunay vardı. Ayakları çıplak olduğundan çimlere bastığında kendini daha iyi hissediyordu. Yavaşça ilerliyordu, sonra aklına bir şey dank etti. Az önce Dylan'ı öldürmüştü. Silahını yere fırlattı. Koşmaya başladı, aynı zamanda da çığlık atıyordu. Koştu... yokuş aşağı koştu...şehrin içine daldı. Koştu..sonsuzluğa koştu.