Melinda Rose Gloom 6. Sınıf Çaylak / Karanlık Kız
En Belirgin Özelliği : Sürekli değişen ruh halim... Kediniz : Alice... Bu kedi ne kendini beyenmiş böyle xD off... Nerden : House of Night (İzmir) Mesaj Sayısı : 391 Kayıt tarihi : 10/01/10
Rpg Gücü Rp Puanı: 95 Uyarı Seviyesi: +0
| Konu: Yıpranmış Sayfalar Şimdi Paramparça Paz Eyl. 05, 2010 2:39 pm | |
| YIPRANMIŞ SAYFALAR ŞİMDİ PARAMPARÇA
Kasvetli hava içim daha da kararttı, sanki yeteri kadar değilmiş gibi. Geri dönmek istemiyorum ama zorundayım. Seneler nasıl da çabuk geçmiş. Bu kadar uzun zamandır mı kayıptım? Bir gün gerçekle yüzleşeceğimi biliyordum. Ama yine de buna hazır değilim, korkuyorum. Eskisi kadar zayıf ve hassas mıyım hâlâ? Zamanı geldi, buraya kadarmış…
Bu sıcaklığı tanıyorum. İzmir’in yakıcı mart güneşi… Demek hâlâ aynı. Yol bu kadar çabuk geçmek zorunda mıydı? Tam on üç yıl… Koskoca on üç yıl geçti buraları görmeyeli. Annem2in sesi hâlâ dün gibi kulaklarımda:
‘’Yapma kızım! Gitme, bırakma beni.’’ Üzgünüm anne. Yaptıklarım için çok özür dilerim ama zorundaydım, kalamazdım. Çok zordu hem de çok. Kolay mı evimi, yurdu mu bırakıp gitmek? İnan bana ölmek buysa ben on üç yıldır her gün ölüyorum.Terminalden Seferihisar otobüsüne bindim. İnanmak çok zor, Seferihisar’a dönüyorum. Hissettiğim acı ve nefret, Seferihisar’a duyduğum sevgiyi bastırdı. Her gün sordum bu soruyu kendime ‘Gitmeseydim daha mı iyi olacaktı? ‘ Bu cevabı bir gün bulacağım. Şimdi yüzleşme zamanı Sedef.Yağmur damlaları karşıladı beni Seferihisar’ da. İnce sessiz, huzur dolu. İşte döndüm evime. Bu sakinlik korkutuyor beni. Sanki fırtına öncesi sessizlikmiş gibi. Ne olacak şimdi? Hemen mi gitmeliyim eve?Eski yolda indim. Biraz görmek istiyorum etrafı. Bir daha göremem. Annemi ziyaret edip gideceğim. İyi olduğunu bir göreyim. Hastaymış, öyle dediler. Beni getirmek için hazırlanan bir oyun belki. İyi olduğunu bir göreyim gedeceğim nasılsa. Yani, şu anım var. Gecenin sessiz sinsi karanlığında bir hırsız gibi dolaşacağım kendi sokaklarımda. Korkak, aciz ve suçlu… Tanımlarım bunlar.Seferihisar’ın stadyumuna girdim ilk. Tribünleri bir bir dolaştım. Kutlamaları, bayramları bir bir hatırlayarak bakıyorum etrafıma. Cumhuriyet, 23 Nisan ve 19 Mayıs… Ne çok anım gizli burada. Resmi törenlerden nefret ederdim. Üç saat ayakta dikili durmak gerçekten sinir bozucu. Ama yanılmışım. İnsan elindekilerin değerini gerçekten kaybedince anlıyormuş. Keşke yine o törenlere katılıp, her şeyden habersiz o çocuk olsam.Asil Nadir! Ah… Lisem. Bahçesi aynı, yemyeşil. İki hol gibi yolu, C Binası, Basket Sahası, A Binası ve B Binası. A Binasının karşısında durdum. Okulun sıraya geçtiği yerde. Bu kadar canımın yanacağını tahmin etmezdim. Çok acıtıyor. Neler yaşadığım, neler kaçırdığım, yanlışlarım, doğrularım, hayatım burası benim. Buraya kadar fark etmedim ama şimdi anlıyorum. Seferihisar küsmüş bana ya da hasep soruyor her yer.’’Neden gittin?’’ diyorlar bana. Seferihisar, Asil Nadir ya da bir başkası sormuyor aslında. Kendim haykırıyorum artık. Söylemek zor, yapamam.Her bir sokağı anarak geçiyorum. İdama götürülen mahkûm gibiyim şu an.Seferihisar, değerini bilemedim senin. Affet beni, yaptığım yanlışlar adına sadece senden özür diliyorum.Kupkuru boğazım. Ses çıkmıyor, korkuyorum. Nasıl karşılayacak beni bilmiyorum. Demir kapıyı yavaşça açtım. Eskiden olduğu gibi pastan gıcırdayarak açılıyor. Limon ağacının kokusu burnumda hemen. Avluya baktım. Yokluğumda neler değişmiş diye. Fazla bir şey yok. Büyük kuyunun etrafına birkaç nergis konulmuş, hasırdan olan nazar boncuklu paspas da çok eskimiş. Unuttuğum bir şey daha var. Ev sessiz ve ıssız. Hiçbir yaşanmışlık hissi yok. Sanki ölmüş. Korku filmlerinde terk edilmiş perili evler olur ya, onlara benziyor evim. Evim! Benim evim böyle değildi ki. Bu evde hiç bitmeyen bir melodi olurdu. Gece gündüz. Doğanın sesi bile farklı çıkardı bu evde. Ne zamandır böyle acaba?‘’Demek geldin.’’ Dedi bir ses. Tanıdık hem de çok. Eskiden bana çok anlamlı gelen bu seste şimdi hiçbir şey yok.‘’Burada olacağını tahmin etmiştim.’’ Demek ki karasızlığım buymuş. Şimdi fark ettim.‘’Geç kaldın ama…’’ Sesinde anlayamadığım bir acı var sanki. Belki de bana öyle geliyor. Ama çok belli yanlış olan bir şey var bu tonda.‘’Bu çok açık değil mi? Ben hayatımda ki her şeye geç kalmışım.’’ Dedim bende. Sesim soğuk ve acımasızdı.
‘’Sedef! Annen…’’ Buraya gelme sebebim. Demek ki gerçekten hastaymış.
‘’Hastaymış. Şimdi iyi mi? Sonun da geldim.’’
‘’Hastaydı hem de çok…’’ -dı mı? Ne demek bu? İyileşti mi yani? İyileşse böyle konuşmazdı ki.
‘’Yağız.’’ Çok uzak geliyor bu isim bana. Bu kadar mı yabancılaştım sana Yağız?
‘’Öldü Sedef. Üzgünüm.’’
Gerçek her şeyden nasıl acıtır insanı? Nasıl öldü? Hiçbir şey hissetmiyorum. Boşluktayım. Hissettiklerimin tarifi yok. Hayatımı tamamen bırakıp gitmek istiyorum. Niye geldim ki? İstedikleri oldu, geri döndüm işte. Neden yalan söylüyorlar? Annem öldü mü gerçekten? Hayır! İnanmıyorum.
Gözlerim karardı, bu dünyadan kopuyordum sanki. Güçlü bir el tutup, bir yere oturttu. O zamana kadar ağladığımı fark etmemiştim. Yağız’ın gözlerimden sicim sicim akan yaşları silişine kadar. Elini bir hışımla itip:
‘’Dokunma bana! Sakın.’’ dedim. Bu zamana kadar içimde ne var ne yok dökmek istiyorum.
‘’Her şey senin yüzünden oldu. Ne o çok mu aradın beni? Nasıl kalabildin ailemin yanında? Babam… Senin yüzünden öldü. Allah kahretsin ki senin yüzünden gittim. Bütün istediklerine sahip oldun işte.’’
‘’Hiçbir zaman dinle…’’
‘’Hayır. Seni dinlemek istemiyorum. Arama, düşme peşime. Öldü say beni, öldü.’’deyip hiç açmaman gereken bir sandığı kapatıp, uçurumdan aşağıya fırlattım.
Hiç öğrenemeyecekler. Benimle birlikte toprağa gömülecek bu gizem. Sanki hiç yaşanmamış gibi.
Seferihisar, sadece şu anım var sana içimi dökmeme. Sonra tamamen unutacaksın beni. Yaşamadı sayacaksın. Onca yıldan sonra böyle mi yapacaktın bana? Evet, suçluyum ama senin kadar değil. Dönmeyeceğim bir daha. Unuttum ben bu şehri. Bahçemizde ki mandalina çiçeğinin kokusunu, İzmir’in yakıcı güneşini ya da o dar sokaklar da her şeyden habersizce dolaşmamı.
Şimdi o dar sokaklardan birindeyim. Nereye gideceğimi bilmeden yürüyorum. Bu olanlar çok ağır bana, kaldıramıyorum. Gecenin uğuldayan rüzgârında gittikçe kayboluyorum.
Yalnız, umutsuz ve çaresiz… Hayata tamamen yabancı, tanımlarım bunlar.
Ya şimdi bana sorarsanız bu yazı sitili ne? Times New Roman da yazdım da ben^^ Ben bu hikayeyle yarışmaya katılmıştımda (Bunu mazur görmenizi umuyorum bu yüzden.) Hikayem 1. tekilden yazıldı, umarım sorun çıkmaz. Zaten zorunluluğun kaldırılması içinde önerilerimze yazdım... | |
|
Amanda Sylise 6.Sınıf Çaylak
En Belirgin Özelliği : Sarı saçlarım , mavi gözlerim , hırçınlığım , kendime olan güvenim , moda anlayışım , sesim , popülerliğim ... Kediniz : Möğlin^^ Bentüğ yumağı , akıllı oğlum. Seni çok seviyorum. Nerden : Londra~~ Mesaj Sayısı : 1274 Kayıt tarihi : 17/01/10
Rpg Gücü Rp Puanı: 100 Uyarı Seviyesi: +0
| Konu: Geri: Yıpranmış Sayfalar Şimdi Paramparça Paz Eyl. 05, 2010 5:56 pm | |
| Biraz daha uzun olabilirdi. Ama onun dışında süperdi. Puanın 95* | |
|
Melinda Rose Gloom 6. Sınıf Çaylak / Karanlık Kız
En Belirgin Özelliği : Sürekli değişen ruh halim... Kediniz : Alice... Bu kedi ne kendini beyenmiş böyle xD off... Nerden : House of Night (İzmir) Mesaj Sayısı : 391 Kayıt tarihi : 10/01/10
Rpg Gücü Rp Puanı: 95 Uyarı Seviyesi: +0
| Konu: Geri: Yıpranmış Sayfalar Şimdi Paramparça Paz Eyl. 05, 2010 6:00 pm | |
| | |
|