House Of Night
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.


Karanlığın ve ışığın buluştuğu yerde, elbet kan dökülecektir. Savaşın kapıları sana açıldı, gecenin sesini dinle ve yüreğindeki zarlarla oyna. Doğru yolu bulacaksın...
 
AnasayfaHouse Of NightLatest imagesAramaKayıt OlGiriş yap

 

 -_Tek Ruh_-

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Liv Tyler Drew
Yeni Üye
Liv Tyler Drew


En Belirgin Özelliği : süt beyazı ten rengim ve ay ışığında göz alıcı dövmelerim
Kediniz : midnight-soylu mısır kedi kökeninden Mau
Nerden : California
Mesaj Sayısı : 3
Kayıt tarihi : 31/10/10

Rpg Gücü
Rp Puanı Rp Puanı:
Uyarı Seviyesi Uyarı Seviyesi:

-_Tek Ruh_- Empty
MesajKonu: -_Tek Ruh_-   -_Tek Ruh_- I_icon_minitimeC.tesi Kas. 13, 2010 12:23 am

Yüzüne baktığında gözlerindeki çaresizliği kalbinin en derinliklerinde hissetmişti.İçine düştüğü keşmekeşten kurtulmak için kendini zorluyordu.Ayağa kalktığını ve ona doğru sendeliyerek yürüdüğünü farketti.O ise Alanis'e bakıyordu...

İşaretleneli çok olmamıştı.Alanis,ikinci günün şafağı sökmeden gece evine doğru yürürken aklından zilyonlarca soru geçiyordu.Beyninden bu karmaşayı defetmek için durdu,yumruğunu sıkarak kendi kendine:
''Tamam artık bu kadar saçmalık yeter! Kendine gel! '' diyerek derin bir nefes aldıktan sonra yoluna devam etti.Ailesi işaretlenmesinden sonra daha farklı bakıyorlardı artık.Yine aynıydılar,aynı davranışlar sergiliyorlardı fakat Alanis,gözlerindeki bakışın değiştiğini farkedebiliyordu.Etrafına bakıyordu ve farkedebildiği tek şey kimsenin olamayışıydı.Artık orada burada yolunu kesmeleri için korkamazdı.Ne de olsa artık bir vampirdi.Kendi kendine gülümsedi.Bu tıpkı yanındaki arkadaşınla yürürken kahkahalar atmana bön bön bakan insanlara fısıldayarak ''Ne var? ne?'' demek gibiydi.Sonradan ''tanrım ne kadar malım'' dedirten bi gülümsemeyi andırıyordu.Bunları düşünmek bir bakıma midesinde oluşan düğümlerin gevşemesini sağlamıştı.Bunları düşünerek yürürken önündeki köşeyi döndü ve o anda neyle karşılaştığını tam olarak anlamasını sağlayacak bir ihtişamı farketti.Bu orasıydı.İnsanların yakınına yaklaşmaktan çekindiği,vampirlerin benimsediği o yer..Gece evinin tam karşısında duruyordu,binanın ince işlemeli bi tarzı vardı.Buranın mimarıyla tanışmalıyım diye düşündü ve bildiği birkaç şeye göre bu bina gotic mimarlığın anasını ağlatmıştı ve evet, gerçekten etkilenmişti.Her ayrıntıya adamakıllı bakamayacak kadar heyecanlıydı.Bahçeden geçip kapıya geldiğinde hissettiği o hissi tarif edemiyordu.Bunun ne heyecanla ne de korkuyla adlandırabilirdi.Daha önce hiç hissetmediği bir duyguydu.İçeriye ilk adımını attığında karşılaştığı manzara yabancı bir dükkana adımınızı attığınızda sizi bakan gözlerden çok daha farklıydı.Herkes kendi işleriyle uğraşmakta kimisi arkadaşlarıyla gülüşmekteydi.Şöyle bir silkindikten sonra yürümeye başladı ama nereye gideceği hakkında bir fikri yoktu.Etrafına bakınırken kendisine bakan bir çift gözle karşılaştı.Etrafında bir kaç kız toplanmış çoçuğa sorular yağdırıyordu.Çocuğa baktığında kızıl kahverengi dalgalı saçlarını,mükemmel cildini ve rahat ama küçümsemeyen gülüşünü farketti.Çocuk,önünü kapatmış kızları geçerek ona doğru yürüdü ve birkaç saniye sonra Alanis'in yanındaydı.
''Merhaba,ben Drew.Sanırım yenisin ha?'' Yarım,çekici bir gülümsemeden sonra sözüne devam etti, ''Ve sen de..?''
''Alanis,adım Alanis...''
Drew eliyle dur işareti yaptı ve,''Soyadına gerek yok Alanis burada kimin soyundan geldiğin önemli değildir.Aramıza hoş geldin.'' diyerek sözünü kesti.Alanis ise aptal aptal sırıtmakla yetindi ve Drew sözüne devam etti:
''Ben buranın bir bakıma danışmanıyım.Herhangi bir şeye ihtiyacın olur ya da kafana bir şey takılırsa bana gelebilrsin.''
''Ah,pekala..'' Derken az önce çocuğun etrafını duvar misali kaplayan kızların hepsinin gözlerini kendisine diktiğini ve bön bön baktığını farketti.Hepsi uzun boylu ve güzeldiler.Aralarından sarışın dalgalı saçlı olanı onu baştan aşağı süzerken duvara dayanmış tırnaklarını yiyor,koyu kahverengi düz saçlı olanı kollarını birbirine kenetlemiş Alanis'e bakıyor ve onun yanında aralarında en uzunu olan ona ''seni öldürürüm'' bakışı atıyordu.Anlaşılan Alanis okulun yakışıklısıyla tanışmıştı.İlk girdiğinde kendisine bakmayan gözlerin şimdi çoğu kendisine bakıyordu.Tekrar Drew'a baktığında onun arkasına baktığını anladığını farketti ve Drew da kafasını çevirip arkasına baktı ve hızla kafasını çevirdi.Hafif bir gülümsemeyle:
''Gel bakalım yeni çoçuk seni,yardımcı olacak kişiye götüreyim'' dedi ve yürümeye başladılar.Merdiveleri çıktıktan sonra ikinci kata çıktılar.Her yer büyüleyici görünüyordu.Drew,geniş koridordaki bir kapıyı zarifçe tıklattı ve alaycı bir ses tonuyla,''Leydim'' dedi ve komik bir gülümsemeyle eliyle açtığı kapının ardını işaret etti.Alanis,ona bakıp gülümsedikten sonra içeriye girdi ve arkasından Drew da girdi.Alanis içeride sofistike giyinen hoş yumuşak yüzlü bir bayanla karşılaştı.Drew:
''Rahibem,Alanis yeni geldi.Nyx'in işaretlemeye uygun gördüğü bir kişi daha katıldı.'' Buları söylerken Drew oldukça ciddiydi.Kadın Alanis'e doğru yürüdü ve gülümsemeyle,''Hoşgeldin Alanis sana ders saatleri,okulda yolunu bulman için gerekli birkaç şey vereyim'' derken dolaplardan birinden bir iki kağıt çıkardı ve Alanis'e uzattı.Drew'a dönerek,''Nereye götüreceğini biliyorsun değil mi?Alanis'e yardımcı ol lütfen ve bu arada şafak sökmek üzere hepimiz yatmalıyız.'' dedi,Drew başını tamam anlamında salladıktan sonra dışarıya çıktılar ve Alanis'e okuln düzenini anlatırken odalara doğru gittiler.Drew bir kapının önünde durduğunda:
''İşte burası yeni çocuk,senin odan.İyi eğlenceler''
Alanis bir şey diyemeden Drew arkasını dönüp yürümeye başlamıştı bile.Kapıyı açtığında iki yatağın bulunduğu hoş bir odayla karşılaştı.Yatağın birinde kızıl,dalgalı saçlı bir kız bağdaş kurmuş bir şekilde oturuyordu.Elinde bir kitap,sürekli kurcalıyordu.Alanis'in odaya girdiğimi farkedince kafasını kaldırıp kocaman bir gülümsemeyle:
''Heeey,naber yeni çocuk ben Jane,oda arkadaşın.''
''Dur bir dakika anlımda 'yeni çocuk' mu yazıyor?''
''Buna alış tatlım,ev sana alışana kadar herkes böyle hitap edecektir.''
''O elindeki de ne öyle?''
''Bu mu? Çaylak el kitabı,başımızın belası.Yarın senin de bir tane olur.Yarına olmam gereken sözlü tarzında bir şey var da onun için karıştırıyordum.Hey bekle biraz,ah lanet olsun!şafak söküyor!'' yerinden fırladığı gibi pencerenin önüne geçti ve iki yandan perdeleri çekti.Ayağa kalktığında daha iyi görünüyordu.Jane,Alanis'e döndü ve:
''İyi sabahlar'' dedi.Alanis ilk önce biraz şaşırsa da sabahları uyuyacaklarını anladığında ne demek istediğini kavramıştı.Jane,hareketli tatlı bir kızdı.Alanis de sırt çantasını yere koyarak yatağına sokuldu.
-Saat 6 p.m-
Alanis bütün sabah uyuyamamıştı.Kış olduğu için birazdan hava kararıcaktı.Yatakta şöyle bir doğruldu ve bir sarsıntı hisseder gibi oldu.Muhtemelen başı dönüyordu. Tam da sessizliğe alıştığı anda ince bir çığlık koptu.Yerinde birden irkildi.O sırada Jane saçları karışmış bir şekilde yataktan fırladı ve telaşlıca odadan çıktı.Ardından Alanis de koşmaya başlamıştı.Jane odalardan birine girdi ve Alanis de arkasından girdi.Bu O'ydu.Onca yıl geri dönmesini bekledği,mektuplar attığı,yeri geldiğinde küfürler yağdırdığı tek hayali...O bir zamanlar için her şeyi olan çocuktu.Şimdiyse vücudu kanlar içinde ve arkasına dönüktü.Hıçkıra hıçkıra ağlıyordu ve önüne döndüğünde elinde Alanis'i tutuyordu.Elindeki 'Alanis' nefes almıyordu.O dizlerinin üstüne çöktü ve yavaşça kafasını asıl olan Alanis'e doğru çevirdi.İşte tam o anda Alanis,elindeki 'Alansi'in boynundan kanlar aktığını farketti.Sanki asıl kendisiymişcesine Alanis'in boynu yanıyordu.Elini boynuna götürdü ve eline baktı.Boynu kanıyordu.Başı dönmeye başlamıştı ve Alanis yere yığıldı.Alanis Kafasını kaldırdığında gözlerini O'na dikti.Yüzüne baktığında gözlerindeki çaresizliği kalbinin en derinliklerinde hissetmişti.İçine düştüğü keşmekeşten kurtulmak için kendini zorluyordu.Ayağa kalktığını ve ona doğru sendeliyerek yürüdüğünü farketti.O ise Alanis'e bakıyordu...O kırmızı gözleriyle Alanis'e bakıyordu.O bir vampirdi ve Alanis'i öldürmüştü.Bu nasıl olurdu?Alanis buradaydı.Alanis,''Sen..'' dedi, ''Sen 'ben'i öldürdün!''.O, Alanis'e baktı ve:
''Hayır Alanis.Ben,öldüm.''
Öldüm kelimesi kafasının içinde zilyonca kez tekrarlandı.Alanis,bir çığlık atarak uyandı.Boynu kanıyordu.Jane koşarak odaya girmişti.''Yüce tanrıçam! Ne oldu sana böye?'' dedi Jane.Tam da o anda anlamıştı bu dejavu gibi bir şeydi.''O...Ölmedi.O ölmemeli!'' dedi Alanis.Jane şüpheli gözlerle Alanis'e bakarak yere eğildi.''Kim Alanis?Kim ölmemeli?'' Alanis ise odada cep telefonunu bulmaya çalışıyordu ve hala boynu acıyordu.Bulduğunda direk O'nun annesini aradı.Telefon açıldı ve Alanis ağlayan bir kadının sesini duydu. ''Alo?'' Alanis afallamıştı ve direk konuştu:
''Merhaba Bayan Georgia,uzun zamandır oğlunuzdan bir haber alamadım.Acaba iyi mi diye sormak için aradım.''
''İyi mi?Oğlum iyi mi? Evet tabutunda,gayet iyi!'' ağlaması daha da güçlemişti ve Alanis telefonu elimden düşürdü.Olduğu yerde dengede duramıyordu.Rüyası gerçekti ve Alanis daha sonra hiç bir şey hatırlamıyordu.Sadece en son duyduğu söz ''Boğazından çok kan kaybediyor,doktor durduramıyorum.Doktor!'' Şimdiyse Alanis bütün bunları bir ağacın altında anlatıyordu ve O,tek hayali yanındaydı,ikisi de göçmüştü.O'nun ölmesi ikisinin arasında çözülemiyecek bir bağ olduğunu kanıtladı.Aynı ruhu paylaşıyorlardı ve asla yanlız bırakmamak üzere Alanis'i bir kez daha öpmüştü...
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
-_Tek Ruh_-
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
House Of Night :: Rpg :: Güç Seviyesi-
Buraya geçin: