Canım sıkıldığında; yalnız saatlerimde yazarım bende öyle falan..
İnatlaşırcasına hırçın rüzgarın kollarına bıraktım kendimi.
Hayata baktığım uçurumun kenarında yalnız başıma...
Belki de istediğim huzura kavuşmadan önce son bir kez acıyla buluşmaktı.
Yeterince acı çekmemişim gibi !
Rüzgarla kucaklaşırken, zorlukla açılan gözlerimi gökyüzüne çevirdim.
Mavi...
Nedense bilmiyorum ama, gözlerin geldi aklıma.
Bilmememin nedeni şaşkınlığımdan tabii...
Birine eziyet eden birşey için bu kadar yanıp tutuşur mu insan yoksa?
Belki de o an kör olmuş olmayı diledim.
Sonra Tanrı'nın verdiklerine şükretmek yerine hakaret etiğimi farkettim.
Utancımdan başımı önüme eğdim.
Boş yere sitem ettim.
Deniz gördüm gözlerimin önünde...
Hatırlatmak, aklımın bana en büyük lanetiydi.
Kendimi lanetlenmiş gibi hissettim.
Her maviye baktığımda; sen...
Her acı duyduğumda; sen...
Her gülümsediğimde; sen...
Sen...
Acı bir gülümseme kapladı yüzümü.
Bak!
Yine sen...
Hırçın bir anne gibi kayalarını döven dalgalara ilişti gözlerim.
Suratıma bir tokat gibi inen kelimelerin geldi aklıma.
Beni bu hayattan kurtaramayacaktın madem,
Neden yalan söyledin bana?
Soğuk rüzgarı geride bırakan gözyaşlarım denize meydan okuyordu adeta.
Tabii rengini kıskanıyordu bir yandan...
Kurumuş dudaklarımı yakarak inen gözyaşlarımın, bu büyük tuzlu sudan farklı neydi ki?
İkisi de seni anımsatmıyor muydu bana?
Ne güzel(!) değil mi?
Huzura kavuşmadan önce de,
Son bir kez acınla kavuşacağım!
Geride bıraktığım sadece ölü bir beden olacak.
Benim sana doğru gittiğim bu yolu herkes cinayet olarak niteleyecek!
Failimin meçhul olduğunu zannedecek herkes.
Ölüler konuşamaz!
Nasıl haykıracağım onlara, seni?
Ruhum söyler bunu ama ya onlar duymazsa!
Kimsesiz ölü bir ceset olarak geçeceğim kayıtlara.
Oysa ben kimsesiz değilim...
Sen varsın ya!
Bak!
Gözlerin her daim aklımda.
Ama ne fayda!
Hiçbir zaman yanımda olmayacağını biliyorum ya işte...
Onun için söylüyorum son sözlerimi.
Elveda gözlerin, elveda...